Yoksa Siz de mi Süperkadın Sendromuna Yakalandınız?-Gülşah AKÇAY CİVRİZ
Bir Kurban Bayramı daha geldi bayramı geçti. Mübarek günleri geride bıraktığımız şu günlerde bayramdan zihnimde kalan Süperkadın görüntüleri oldu. Bayram gelmeden günler önce detaylarıyla planlanmış temizlik ve bayram ikramlarının hazırlıklarını tamamlayan Süperkadınlar en mükemmel şekilde misafirlerini ağırlarken yüzlerinde yorgunluk belirtilerini gizlemeye çalışıyorlar. Her şeyin yolunda gitmesi için ince ince planlanan bayram programı işlerken tıpkı programlanmış bir robota dönüşen Süperkadınlar bayram bitiminde tükenmiş oluyor. Peki nedir bu Süperkadınlık hali? Yoksa siz de bir Süperkadın mısınız ve yoksa siz de Süperkadın Sendromuna mı yakalandınız?
Süperkadın Sendromu 70li yıllarda bir sosyolog yazarın tanımlanmasıyla sosyal bilimcilerin gündemine giriyor ve öyle benimseniyor ki Psikolojik bir bozukluğu ifade etmek üzere kullanılmaya başlanıyor. Peki neden Süperkadın ifadesi böylesine tuttu ve hala günümüz kadınını ifade etmek üzere kullanılıyor biraz buna değinelim.
Modernite kadın erkek eşitliğini savunurken bu eşitlik -kapitalizmin de çok işine yarar bir şekilde- eşit işte eşit ücretle çalışma sürecini de beraberinde getirdi. Bu modern kadın için büyük bir başarıydı. Kendi eşitliğini ispatlamak ve özgürleşmek için büyük bir fırsattı. Bu nedenle, kadınlar, iş yaşamında kadınlara atfedilen eksikliklerin hiçbirinin aslının olmadığını göstermek için işine kendini adadı. Fabrikada ağır makineleri de kullandı, amir de oldu memur da, bir erkek ne yapıyorsa hepsini yapabildiğini gösterdi.
Ancak bu arada geleneksel rolleri de üstünde taşımaya devam ederken hem erkek hem de kadın rollerini birlikte yerine getirme çıkmazının içine girdi. Sabah eşiyle birlikte işe giden, mesai bitiminde evdeki mesaisine yetişmek ve ailesinin bir anneden beklediği ihtiyaçlar yerine getirebilmek için insanüstü bir çaba sarf etme döngüsünün içine hapsedilmiş olarak buldu kendisini.
Ve sonuçta, stres mekanizmaları alt-üst olmuş, gergin, huzursuz, dinlenemeyen ve işkolik kadın prototipi ortaya çıktı. Süperkadın Sendromu özellikle bu problemleri yaşayan kadınları tanımlamak üzere ortaya atıldı ancak benzer özelliklerin A tipi kişilik yapısı sergileyen fakat çalışmayan kadınlarda da bulunmasının iddia edilmesiyle beraber çalışan kadını tarif etmek yerine mükemmeliyetçi, işkolik ve kuralcı kadınları tanımlamak üzere Süperkadın Sendromu kullanılır oldu. Bununla birlikte, Süperkadın Sendromuna çalışan kadınlarda daha sık rastlandığı için bir çalışan kadın sorunu olarak zihinlerde yer etti.
Süperkadın Sendromu bir stres bozukluğudur. Kadının yüksek beklentileri karşılamak için gösterdiği yüksek performansın bir süre sonra ruh ve beden sağlığını altüst etmesi halidir ki yorgunluk geçmek bilmeyen bir semptom olarak Süperkadınların korku dolu rüyası olur. Bunun üstesinden gelmek için uyarıcı ilaçların alınmasıyla birlikte bütün işlere yetişen ancak yorulmayan Süperkadınlar zaman içerisinde ‘drug abuse’ yani ilaç bağımlılığına doğru kötü bir adım atarlar. Artık problem birken iki olur. İlacı almadığında hiçbir şeye yetişemediği gören kadın çoğu zaman depresyona girer ve süreç de çıkmaza doğru sürüklenir.
Peki, modernitenin kadın üzerindeki en acımasız tesirlerini bize resmeden Süperkadın Sendromunun önüne geçmek için ne yapmalıyız?
Öncelikle önceliklerimizi, olmazsa olmazlarımızı, ‘olabilir’ ve ‘olmasa da olur’ lardan ayırt etmeliyiz. Örneğin, bayram tatlısını yetiştiremeyeceğini düşünen Süperkadın o programa uymak için gece uykusundan feragat etmekte hiç tereddüt etmez ya da bayram temizliğinde yapılması planlanan şeylerden bir detayı atlamayı asla düşünemez örn:duvarların silinmesi. Olmazsa olmaz bir unsur olan tatlıyı hazır almak ya da kolay bir tarifi zor ve mükemmel bir tarife değişmek bir çözüm olabilir. Yani, program içeriğinde detayları ihtiyaçlara indirgeyerek temizlik yapmak öncelikli şart.
İkinci olarak, mükemmeliyetçi özelliklere sahip olmaya yatkın Süperkadın’ların yardım istemeyi ve işbölümü yapmayı öğrenmesi oldukça önemli. Bayram hazırlıklarında örneğin kıyafet alışverişini eşe devretmek ya da tatlı yapımında komşu ya da anneden yardım istemek. Son olarak Süperkadınların kendilerine ‘yavaşla’ telkininde bulunarak kendilerini dinlemek ve dinlenmek için kendilerine ‘özel zaman’ ayırmaları lazım. Bir sanatla meşgul olmak, bir arkadaşımızla ufak bir yürüyüşe çıkmak, enstrüman çalmak ya da sadece elinde bir fincan kahve ile müzik dinleyerek gün içinde ufak molalar üretmek günün geri kalanında oluşabilecek tükenme duygularını engelleyecektir. Ve en önemlisi zihinsel bir farkındalığı ‘Kendini olduğu gibi sevmek ve kabul etmek‘ noktasında canlı tutmak. Hepimizin olmak istediği bir ‘kendi’ vardır.
Olduğumuz kendimiz ve olmak istediğimiz kendimiz arasında uçurumlar varsa ya kendimizi yanlış değerlendiriyoruzdur ya da yüksek limitlerle kendimize yabancılaşıyoruzdur. Olduğumuz halimizi yani kendimizi bilmek ve olumlu taraflarımızı açığa çıkararak kendimizi olduğumuz gibi sevmek ve kabul etmek herkesin onaylayacağı ve takdir edeceği bir Süperkadın olma hırsından bizi alıkoyacaktır. Tabi sizin bu kanaatkâr halinizden her isteği yerine getirilen bazı ev ahalisi ya da yakın çevre memnun olmayacaktır ama unutmayın insanları ihtiyaçlarını karşılayarak memnun ediyorsanız aslında onları bağımlılaştırıyorsunuzdur. Balık tutup insanlara yedirmek yerine sevdiklerinize balık tutmayı öğretin.
Örneğin, akşam yemeği bulaşıklarını sizin gibi iyi yapamayacağından emin olsanız da 7 yaşındaki oğlunuzun bulaşık makinesine yerleştirmesine izin verin ya da eşinizle evdeki işler konusunda işbölümü yapın. Buradaki en önemli nokta eşinizin veya çocuğunuzun işleri sizin gibi iyi ve mükemmel yapabilmesine odaklanmamak. Onların zaman içerisinde daha iyi bir şekilde sizden devraldıkları işleri yapabileceğini düşünerek kendinizi kontrol edin. Böylece hem kendinizi evde sürekli iş yaparken bulup tükenmiş hissetmezsiniz hem de onların üzerindeki duygusal yükü hafifletmiş olursunuz. Sonuçta evdeki hiçbir şeyi sizin kadar iyi yapamayacağı için yapmıyor olmak aslında bir yetersizlik yüküdür. Kısa zamanda herkesin birbirine ayıracağı daha fazla vaktin olduğu ve sizin de daha anlayışlı ve enerjik olabildiğiniz günler yaşayacaksınız.